Masaüstü RYO senaryosu yazarken başına gelecek zorluğu sorduğunu varsayıyorum. En zor olay, hikaye değil de etkileşimli oyun yazdığını sürekli akılda tutmak. beceremezsen senaryon korku tüneline döner, millet bişey anlamaz.
Onun dışında "Hikaye yazarken yapılacak şeyler arasında en zoru nedir?" dersen, okuyucuyu ürkütmeden kurguyer değiştirmek derim. Mesela konu ortaçağ koşullarında yaşayan bir köyde başlarsa okur köyün bağlı olduğu şehrin de ortaçağ şehri olmasını bekleyecektir. Kalkıp da oraya bilimkurgulu şehir koymak okuyucunun beklentisine karşı iş yapar. Suspension of disbelief zarar görür.
Bunu usturuplu yapmak çok zordur. Çoğu kıyamet sonrası hikayesi karakterler anlamasa bile okurun anladığı ipuçları içerir. BU yıolla en başta o topa girmezler.
Çalışan formülü bozmazlar. Yine çölde gezerken düzenli olarak kara mizaha denk gelinir. Belki 3-5 sosyal mesaj olur ama hikaye akışında çok aykırı bir yöne gitmezler
Destur la daha trailerı çıktı.
Ankaradaki tanıdıklar ne yapar ne eder hiçbir fikrim yok. Tavsiyem ODTÜnün klübü ile haşır neşir olmandır.
Belli ki sen doğal olarak okumaya müsait olmayan bir insansın VE sana küçükken zorla okuma alışkanlığı kazandırılmamış. Eğer ortalama üstü bir iraden yoksa bu saatten sonra kendi kendine kasarak edinmen zor.
Okuma aktivitesini blok halinde deneyimlememek bunun için güzel bir çözümdür. Kitabı okurken bir yandan mühim kısımları postit kağıtlarına not alıp sayfa çevirdikçe kitabın içine yapıştır. Not alma aktivitesi işini kolaylaştıracaktır.
Her postit yapıştırışında entellektüellik, eğitim ve okuma düşmanı çomar kültürüne anabacı küfür etmeyi unutma.
Bertrand Russell oku. Öğrencisi Ludwig Wittgenstein da okuyup da nalrsan çok faydalıdır. Modal logic ve fuzzy logicin peşine düş.
Eskisi gibi felsefe yapılmıyor çünkü Takribi 100 yıldır dünyanın düzeni sabit, bu düzene dair sorulacak sorular büyük oranda soruldu. Şu saatten sonra büyük çaplı bir sosyal veya ekonomik devrim olana kadar yeni soru oluşmayacaktır.
Sentientliğin ne kadar genetik ne kadar çaba ürünü olduğunu bilmiyorum. Devam eden dünya düzeni insanların nasıl doğduklarına değil, çabayla kendilerini hangi konuma getirdiklerine odaklanır. Çünkü eninde sonunda sentientlik çok katmanlı ve çok boyutlu insan davranışının sadece bir öğesidir. Sentient olup da hiçbir işe yaramayan adamın nesine nişan verelim.
-Düşünmüyorum
-Onun fetvasını verecek adam ben değilim.
-O çok büyük bir ihtimal, çünkü yüksek zeka yanında yüksek bilgelik ile gelmiyor. Zihnen ortaokulda kalmış insanlar bu tip organizasyonlarda çoğunluk mudur diye incelemek lazım. Öyle ise sorunun ima ettiği doğru çıkacaktır.
Aslında soru şu olmalı, "Neden kitabı bir kere bile okumamış, olaydan haberi bile olmayan insanlarla Müslümanlık?"