Bu kavramlar mevcut siyasi ve sosyal yapıdan dolayı tekrardan hareketlendi. Öncelikle bir ütopya kurgulamamı istersen bu kavramların hiçbirinin olmasını istemem. Ancak yaşadığımız dünyadan bağımsız bir fikre sahip olmak son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Canlılığın kökeninde sosyal ilişkiler mevcuttur ve kendi çevremdeki insanlar hiç görmediğim insanlardan ister istemez daha önemli oluyor. Ailem arkadaşlarımdan daha önemli. Arkadaşlarım yaşadığım ülkedeki insanlardan daha önemli. Yaşadığım ülkedeki insanlar da diğer ülkedeki insanlardan daha önemli benim için. Sonuçta ortak noktalarımız. Aynı coğrafyayı, aynı dili, aynı kültürü, aynı dünya görüşünü paylaştığımız insanları kendimize daha yakın hissederiz. Buraya kadar her şey normal. Ancak bu kavramların tarihsel süreçte kötü sonuçlar doğurduğunu da gözlemliyoruz. Onun için bu kavramlardan ne anladığımız çok önemli. Irkçılık ve faşizm saldırgan ve olumsuz kavramlardır. Esas bahsettiğim olgu milliyetçilik. Milliyetçilik yaşadığı topraklara hizmet etmek, işini doğru yapmak, önce çevresini gücü yeterse daha uzaktaki çevreyi korumak, kandırmamak, çalıp çırpmamak, doğru insan olmak demektir. Benim milliyetçilikten anlayışım ideolojik bir kavram değil, en yalın haliyle vatanını sevmek ve iyi insan olmak. Ama eğer ideolojik milliyetçilikten bahsediyorsanız pek hazzetmiyorum. Aynı şekilde Atatürk sevgisi sadece slogan atmaktan ibaret olanları da sevmiyorum. Burada önemli olan sloganın ötesine geçmek. Ayrıca hiçbir ırk diğer bir ırktan üstün değildir. Ancak Güçlü ırk, zayıf ırka karşı üstünlük kurabilir. Tarihte de olan şey budur. Doğru bulmadığım ancak kaçınılmaz olan bir durum daha. Çok geniş ve güzel bir soru aslında. Üzerinde saatlerce konuşabilecek bir soru.
View more