içimde bir şey sürekli doğmak ve bir şey de sürekli ölmek istiyor, ikisinin arasındaki bitimsiz kavgaya köşede bezmiş bir şekilde oturup şahitlik etmekten başka bir şey yapmıyorum.
bir boşluğa sahip olma hissi oradan oraya sürüklüyor bizi. hep o boşluğu doldurmaya çalışıyoruz; insanlarla, filmlerle, kitaplarla, uzun yürüyüşlerle. kapatmaya çalıştığımız boşluk durmadan büyüyor, unutmak imkânsız hale geliyor.