@nightmarelikeadaydream

noname

hadi bana hikaye yazın. her türlü olur

Işıltılı, ağır küpelerimi çıkardım kulak deliğimden. Uzun sürdü ellerim titrediğinden. Makyaj masasının üzerine bıraktım. Çıkardığı sesle arkamdaki yatağa baktım, hâlâ oradaydı. Yattığı yerden hiç kımıldamamıştı. Uzun süredir uyuyordu ki gözlerinin altı artık uyumaktan yorulmuştu. Aynaya döndüm. Saçımdaki tokayı çıkardım ve onu da masaya koydum sakince. Şimdiden dağılmıştı masa saçlarım gibi. Makyajımı silmekle uğraşmaya yeltenmedim bile. Zaten hafifçe sürmüştüm her şeyden. Parmaklarımı geçirip geriye atmak istedim saçlarımı. Öyle dolaşıktı ki yüzük parmağımdaki daha yerine alışamamış alyansıma dolaştılar. Elimi çektim hırsla, ne yazık ki saçımı da öyle. Alyans parmağımdan kayıp yere çarptı. Almak istemedim. Üzerimdeki havadan biraz da olsa kurtulmak için üst üste giymiş olduğum kazağımı ve gömleğimi çıkardım. Bir şeyler giymek için yeltenmedim. Bastıran uykuya yavaş yavaş yeniliyordum. Gülümsedim. Mutlu musun şimdi? Kahkaha attım. İçimdendi. Kimsenin duymaması gerekirdi bunu. Sırdı ya çünkü. Mutlu olmam bir sırdı.Tekrar gülümsedim. Yatağın kenarına geldim. Odaya bir göz gezdirdim. Karanlık ve dağınıktı. Ay ışığı aydınlatmaya yetmiyordu içeriyi. Gülümsedim. Mutluydum. Zihnimde küçükken canlandırmaya çalıştığım, zorla inşa ettiğim umutlar, hayaller, beklentiler hapsolmuştu oraya. Bu yaşımdan sonra da çıkarmaya çalışmakla mı uğraşacaktım. "Uğraşma." dedim. Dışımdan. Yorulmuştum ve artık eskisi kadar genç hissetmiyordum. Belki de o kadar kötü değildir. Hatta alışılıyordur buna da. Ya da küçükken oynamaya yeni alıştığım misafir çocukları gibi gidiyordur bu genç hissedememe hissi de. Gerçi her şeye alıştım bir alışmaya alışamadım ya bu yaşıma kadar. İnce yatak örtüsünü kaldırıp uzandım yanına. Hafif kıpırdandı. Sırtımı döndüm ona. Kollarını belime sardı, yüzünü çıplak sırtıma dayadı ve bir yapbozun parçaları gibi tamamlamaya çalıştı bütünü. Sanırım uyum sağlayamamıştık. Bir parçası eksik yapbozdu bu. Mırıldandı. (Devamı var ancak sığmadı soru sorarsan yazabilirim.)

devamını okumayı çok isterim. ve teşekkürler

Anlamadım ne dediğini. Tekrar mırıldandı. "Böyle olmasını istemezdim." Bir ıslaklık düştü sırtıma. Yaktı düştüğü yeri, tıpkı ikincisi gibi. Ses çıkmadı başka. Büyük bir nefes aldı ve verdi. Sırtım bir kere daha yandı. Karnımın üzerinde birleştirdiği ellerine tutundum güç almak için. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Düşünmek için çok geçti. Ellerinin gevşediğini hissettim. Daha sıkı tuttum bırakıp gitmesin diye. Biraz da üşüdüm aslında. Tekrar mırıldanması için bekledim. Sırtım buz tutana kadar bekledim. Soğuk damlacıklar değmiyordu sırtıma, soğuk nefesi de. Uykuya geçtiğinden seyrelmişti nefes alış verişleri herhalde. Belki de bu yorulmuştu nefes almaktan ve ara vermişti. Gevşeyen elini sıktım. Aynısını yapmasını bekledim. Yapmadı. Sonra yine o buz kesen sırtıma bir sıcaklık değdi. Tüm acı ve hüznün toplanmış olduğu büyük bir gözyaşıydı. Tepki versin istedim. Konuşsun dinleyeyim istedim. "Seni seviyorum." dedim. Bunu ne zaman söylesem yüzünde bir gülümseme oluşurdu. Hoş ben fazla söylemezdim. O da gülümsemezdi hep zaten. Sırtımda yüzündeki kasların hareketini hissedemedim. Yavaşça ona doğru döndüm. Yüzünün tam altına, boynuna yasladım kafamı. Sessizce ağladım. Rahatsız olsun istemedim. Böyle olsun hiç istemedim. Kafamı kaldırıp açık gözlerine bakarak "Seni seviyorum." dedim. Gülümsemedi. Bana bakamadı. Ama hissettim aslında gülümsüyordu. Buz gibi bedenine sarıldım ve kalbimde kalmış küçücük aşk onu ısıtmaya yetmedi. Soğudu durduramadım, gözlerini kapatamadım. Uyuyoruz birlikte. Ben şimdi kalkıp feryat edeceğim. Sen ise uyumaya devam edeceksin. Hoşçakal.

Language: English