hadi bana hikaye yazın. her türlü olur
Işıltılı, ağır küpelerimi çıkardım kulak deliğimden. Uzun sürdü ellerim titrediğinden. Makyaj masasının üzerine bıraktım. Çıkardığı sesle arkamdaki yatağa baktım, hâlâ oradaydı. Yattığı yerden hiç kımıldamamıştı. Uzun süredir uyuyordu ki gözlerinin altı artık uyumaktan yorulmuştu. Aynaya döndüm. Saçımdaki tokayı çıkardım ve onu da masaya koydum sakince. Şimdiden dağılmıştı masa saçlarım gibi. Makyajımı silmekle uğraşmaya yeltenmedim bile. Zaten hafifçe sürmüştüm her şeyden. Parmaklarımı geçirip geriye atmak istedim saçlarımı. Öyle dolaşıktı ki yüzük parmağımdaki daha yerine alışamamış alyansıma dolaştılar. Elimi çektim hırsla, ne yazık ki saçımı da öyle. Alyans parmağımdan kayıp yere çarptı. Almak istemedim. Üzerimdeki havadan biraz da olsa kurtulmak için üst üste giymiş olduğum kazağımı ve gömleğimi çıkardım. Bir şeyler giymek için yeltenmedim. Bastıran uykuya yavaş yavaş yeniliyordum. Gülümsedim. Mutlu musun şimdi? Kahkaha attım. İçimdendi. Kimsenin duymaması gerekirdi bunu. Sırdı ya çünkü. Mutlu olmam bir sırdı.Tekrar gülümsedim. Yatağın kenarına geldim. Odaya bir göz gezdirdim. Karanlık ve dağınıktı. Ay ışığı aydınlatmaya yetmiyordu içeriyi. Gülümsedim. Mutluydum. Zihnimde küçükken canlandırmaya çalıştığım, zorla inşa ettiğim umutlar, hayaller, beklentiler hapsolmuştu oraya. Bu yaşımdan sonra da çıkarmaya çalışmakla mı uğraşacaktım. "Uğraşma." dedim. Dışımdan. Yorulmuştum ve artık eskisi kadar genç hissetmiyordum. Belki de o kadar kötü değildir. Hatta alışılıyordur buna da. Ya da küçükken oynamaya yeni alıştığım misafir çocukları gibi gidiyordur bu genç hissedememe hissi de. Gerçi her şeye alıştım bir alışmaya alışamadım ya bu yaşıma kadar. İnce yatak örtüsünü kaldırıp uzandım yanına. Hafif kıpırdandı. Sırtımı döndüm ona. Kollarını belime sardı, yüzünü çıplak sırtıma dayadı ve bir yapbozun parçaları gibi tamamlamaya çalıştı bütünü. Sanırım uyum sağlayamamıştık. Bir parçası eksik yapbozdu bu. Mırıldandı. (Devamı var ancak sığmadı soru sorarsan yazabilirim.)