Pek takibe almak gibi bir huyum yok. Ana sayfamda çok fazla yanıt görmeye dayanamıyorum. Merak edip, takip ettiğim profilleri aklıma geldikçe okuyorum. Ancak son zamanlarda birkaç kişiyi takibe aldım: E, Leyal ve CatorLucifer.
Herkesin yapıp da senin yapmadığın ve bu yüzden dikkat çektiğini düşündüğün bir şey var mı?
Popüler olan şeyleri takip etmemek. Yerli veya yabancı dizileri izlemiyor, takip etmiyorum. Bu zamana kadar izlediklerim de bir elin parmaklarını geçmez. Aynı şey filmler ve kitaplar içinde geçerli.
Pek öyle tekrar tekrar okuduğum bir kitap olmadı bugüne kadar. Sadece ‘Beyaz Geceler’i tekrar okudum. Ama onun dışında İnsancıklar, Netoçka Nezvanova ve Kaçan Ayna’yı tekrardan okumayı düşünüyorum. Henüz bitirmedim ama Pulbiber Mahallesi’ni tekrar tekrar okumak istiyorum, zaten şiir kitabı.
''Kendimizi bir binanın tepesinden hep beraber boşluğa bırakmayışımızın tek nedeni yarındı ! Lotonun çıkma ihtimalini, âşık olunacak insanla tanışma ihtimalini, sonsuz mutluluk ihtimalini içinde barındıran o sihirli sözcük: yarın...''Kinyas ve Kayra
Bir sokak çalgıcısısın ve herhangi bir müzik aleti çalıyorsun.
Hayal et şimdi.
Bu hangi müzik aleti ve sen hangi şarkıyı çalıyorsun?
İnsanlar seni dinliyor mu yoksa geçip gidiyorlar mı? -deve kuşu
İnsanlar arasında üstünlük hiyerarşik, kıdem veya rütbeyle olabilir, zaruri durumlarda. Onun dışında bence hiç kimse bir diğerinden üstün değildir; din, dil, ırk, mezhep vs. olarak. "Özel biri değil, sıradan fikirleri olan bir adamım. Bana adanmış anıtlar yok ve ismim çok geçmeden unutulacak.’’ The notebook.
sürekli yaşadığın bir durumu ya da içinde bulunduğun ruh halini anlatmak için kısaca bir sözcük kullanacak olsan bu ne olurdu?bu sözcüğü ve neyi ifade ettiğini paylaş -odin
Eğer şimdi ölseydin, neyi yapmamış olmaktan pişman olurdun? (Hey! İnsan ne zaman öleceğini bilemiyor, bu yüzden yapmak istediğin şeyleri yapmaktan çekinme lütfen.)
-Viole
Görmeyi çok istediğim yerleri görememekten pişmanlık duyardım. Ve çok üzülürdüm, neden bağlarımdan, zincirlerimden kurtulup yapmadım, gitmedim diye. Bir şiir anımsadım, paylaşayım bir kuple:...Bozuldu bütün sıralamalarım başa döndüm en başa ve bir an da bu anımı düşündüm. Şimdi ölsem son diye anılacak elimde bulunan sadece bu an. Sordum kendime: sen ne yaptın kendine böyle diye? Cevapsız kalacağını bildiğim halde sordum. Cevapsız bir çağrıydım kendime.
Gençlikte ve çocuklukta yapılan bazı hatalardan gelecekte hastalıklar ortaya çıkabiliyor. Sen sağlıklı bir gelecek için şimdiden ne önlemler alıyorsun? - Nightingale
Sigara, alkol vs. kullanmıyorum. Kilolu da değilim, çok şükür. Tabi bu metabolizma ile ilgili. Ekstra bir şey yaptığım söylenemez. Hee gece yatmadan sırt ve bel ağrıları için birkaç egzersiz hareket yaparım, uzun yıllardır.
Genellikle ilkbahar aylarında yağmur yağma arifesinde kapalı ve bunaltıcı bir hava olur, işte onu hiç ama hiç sevmem. Yağsa açılacak hava, güllük güneşlik olacak ama yağmaz. Sıkıntıdan terlediğim olur, o günlerde. Ruh halim gibi ._.
Sence bir insanın duygularıyla yaptığı silah, nasıl bir silah olur? Peki insanın yaptığı hangi silah daha çok zararlı sence: Gerçek silahlar mı yoksa duygularla yapılan silah mı?
-Viole
Duygularımızla yaptığımız silahlar bizi öldürmez ama ölmekten beter eder. Gerçek silahlar muhakkak daha tehlikelidir, deneyimleme şansım tabi ki olmadı ama… ''Bir erkeğin yumruğu kadar serttir bazen bir kadının sözü... Biri dişlerini döker biri düşlerini...''Kamyon arkası yazıları volume: 936589421…
İlkokul ikinci sınıfa gidiyordum. Yaşadığımız şehrin taşrasına düşen bir mahallesinde yaşıyorduk ancak ben merkezdeki bir okula gidiyordum abimle. Platonik aşklardaki ilk yıllarıma tekabül ediyor tabi o zamanlar. Sınıfta Seçil diye kısa saçlı bir kız var benim varlığımdan habersiz. Çalışkan ve zeki bir öğrenciydim ancak öğretmenin gözdelerinden değildim. Zaten o yılın sonunda da İstanbul’a taşındık. Geçenlerde yeni tanıştığım bir arkadaşım –yani şuan arkadaşız- bana hiç ergen oldun mu? diye bir soru sordu. Bense çocuk oldum mu, ergen oldum mu, büyüyüp yetişkin bir birey oldum mu? ne düşündüm ne de farkında oldum. Ama artık büyüyorum. Büyümüş Çocuk Şiiri Artık büyü diyorlar bana Ekmeğini salatanın suyuna banma Ben artık büyüyüm Füsun … Didem Madak – Pulbiber Mahallesi
İlkokula giderken bir yaz tatilinde uzun süre ceryanda kalacak şekilde uyudum. Sonrasında anlaşılması güç bir şekilde bacaklarım öyle tutuldu ki yürüyemeyecek hale geldim. Bazı temel ihtiyaçlarımı bile –ki anladınız: tuvalete gitmek gibi :D- kendi başıma yapamayacak hale gelmiştim. Ciddi ciddi felç olmuş gibiydim, geçici bir süre. Sonrasında doktora gidip tedavi oldum vs. birkaç ay sürdü, yürüme problemim. Onun dışında pek hasta olmam, herhangi bir uzvumu bile kırmışlığım yok. Korkunç olarak kalp krizinden korkuyorum çünkü aileden gelen bir risk var.
Bazen bir rüzgar eser ateş harlanır, bazen şiddetli eser rüzgar ve ateş söner. Kül olur sadece közleri kalır. Bir Kızılderili gelir köze bakar, inceler ve fazla uzağa gitmiş olamaz der. İzimi sürer. Ateş bazen yakar, bazen ısıtır. Ateş bazen sadece kendini ısıtır, o kadar ki cansızdır. Gece karanlıkta bazen çıtırdayarak yanar ateş, uçuşan kıvılcımlar ateş böceklerini anımsatır. Öylesine…
Yıllar önce hayal meyal hatırladığım bir filmdi: Hacivat ve Karagöz neden öldürüldü? Geçen tv’de –ki hiç kadar izliyorum- denk geldim yarısından itibaren serettim ve sonradan internetten izledim. Nedense tarihi olması, Haluk Bilginer ve özellikle Şebnem Dözmez’in (kendisi çokça severim, oyunculuğunu vs.) olması sebebiyle baya beğendim. Filmin müziği Yunus Emre’nin bir şiiri: ‘Dört kitabın manası.’ Nakarat gibi olan kısmı şöyle:Sen sana ne sanırsan Ayruga (kendine) da onu san Dört kitabın manası Budur eğer var ise“sen sana ne sanırsan ayruğa da onu san” yani “kendin için ne istersen başkaları için de onu iste” denen altın kuraldır. Hemen bakalım: “sana yapılmasını istemediğini sen de yoldaşına yapma. tüm kanun budur, gerisi yorumdur.” (tevrat şabat 3id) “sana nasıl davranılmasını istiyorsan sen de insanlara öyle davran” (matta incili – 27. bölüm 12. ayet) “kendi için istediğini kardeşi için de istemeyen mümin değildir.” (sahih-i buhari) ve hatta: “kişin tüm vecibesi şudur: sana yapılmasını istemediğini sen de başkalarına yapma” (hinduizm – mahabharata 5,1517) Alıntı:thehedon.com
Ne bir savaş kazandım ne de … Ne de mi? Herhangi bir savaşa dahi girmedim ki. Kendime vicdani retçiyim. Kendimin hainiyim. Ne için, kim için savaş verecektim ki. Benim bir savaşım olsaydı o da kendi içimde, kendimle olurdu. Ama o bile olmadı. Bu denli hırssız olmasaydım keşke. Bunun kanaatkar olmakla bir ilgisi yok. Bir uğurda savaş vermek isterdim, her şeye rağmen. Kazanan ya da kaybeden olmak… Hiçbir şey yapmamak, arafta kalmak istemezdim.
Daha çok borç veren mi yoksa borç alan birisi misin?
Eskiden hiç birikim yapmazdım -bazı özel mecburi durumlar fazlaydı- ve bazen borç alırdım. Ama uzun zamandır nakit sıkıntısı çekmiyorum ve çoğu zaman geri almamak, alamamak üzere borç veriyorum. Verdiğim borcu geri isteyememek gibi de bir huyum var ki, kurusun. ._.
Cemal Süreya... Güzel şair.. Güzel şiir.. Nasılsın? Bir kaç gündür soru yanıtlamıyordun merak ettim. Tam girdim soru atmaya yanıtlamışsın. Ben tatile girdim yine kafa dinlemeye çalışıyorum.
Evet, aslında güzel şairler ve şiirleri var çokça; ancak okumak gerek azizim. Şuan da da Didem Madak okuyorum, esasında okumaya çalışıyorum çünkü kendimi şiire verecek ambians arıyorum ve maalesef bu ara pek mümkün görünmüyor. Malum sömestr ve bizim evin kabul günlerinin yaşandığı zamanlar... :D Dikkatini çekmiş olması beni bir nebze farklı hissettirdi, onun için teşekkür ederim. :') Soru yanıtlamamamın sebebi yok aslında. Pek içimden gelmiyor sadece. Kolay soruları yanıtlıyorum. Diğer sorulara karşı sınava çalışmamış öğrenci gibi yaklaşıyorum, sanki hepsi çalışmadığım yerden çıkmış gibi. Bi'nevi varoluşsal sancı gibi kendim de dahil olmak üzere her şeyi boş vermiş olmak sanki. Tatile girmiş olmana sevindim ve umarım dilediğin gibi geçirirsin, kafanı dinlemek açısından...