ben seni çok özledim. aç avuçlarını; al ellerimi avucunun içine, ısıt, öp avuç içlerimi. sonra kollarını sar bana, kokun kokuma karışsın. şakaklarıma öpücük kondurmana ihtiyacım var. titreyen ellerimi sıkı sıkı tutmana ihtiyacım var. ben yeni fark ediyorum sevgili, seni o kadar çok sevmişim ki biz karışmışız. ne ben sensiz, ne sen bensiz olmaz.
kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telaş. gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel, düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz.
Artık o kadar yoruldum ki hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Ne bedenim buna izin veriyor, ne de hislerim buna uyuyor. Kelimeleri telafuz edemiyecek kadar hişsizleştim artık. Bir şeyleri kırıp, döküp, bağıramıyacak kadar yoruldum. Bir tek göz yaşlarım kaldı. Bir tek ona gücümün yettiği. Sessizliğimde boğulacağımı sanıyorum mesela bir gün. Her şeye katlandığım, her şeye sabrettiğim için ama elimden başka bir şey gelmiyor. Olmuyor, yapamıyorum. Hislerim buna izin vermiyor. Sanki hiç kimse bu anlayışımı haketmiyor ama sanki hiç kimse anlaşılmamayı da haketmiyor. Düşüncelerimi mesela kontrol edemez hale geldim. Her şeyi, herkesi içine aldığı düşüncelerimi. içimde ki sesi dinlemeyi deniyorum. Herkesten uzakta, her şeyden uzakta olmamı söylüyor. Düşünüyorum yine. Bunu nasıl yapabilirim diyorum ama olmuyor. Deniyorum. Kimsenin beni anlamadığı yerde yine kayboluyorum. Bazen içimden geçenleri başkalarına anlatmayı deniyorum. Başkaları diyorum çünkü aslında kimseyi tanımıyorum. Kimseyi tanıyamıyorum. Beni anladıklarını düşünüyorum ama bir başka gün düşüncelerimin hepsinin hayal olduğunu düşünüyorum. Bir yere sığınıyorum. Kırıp, dökemediğim, bağıramadığım zamanlar için ama gelip bu sefer sığındığım yeri alıyorlar benden. Sanki hepsinin derdi benmişim gibi yapıyorlar bunu. ya da her şeyin suçlusu benmişim gibi. Nasıl oluyor bilmiyorum. Hayallerime bile dayanamaz oluyorlar. Hayallerim bile fazla geliyor. Bu sefer hayellerimden uzaklaşıyorum. Bazen sadece iki üç gün, sadece iki üç günüm oluyor. Göz yaşı dökmeme gerek kalmayan, harcayamadığım sevgimi paylaştığım zamanlar. Bu sefer bir tek o zamana sığınabiliyorum. Bir tek o bile yetiyor bana. o bile alabiliyor beni yorgunluğumdan. Bir tek o kurtarabiliyor düşüncelerimden.
ona artık göğsümün daraldığını sormak istiyorum, göğsümü yani bir tövbe gerekli yani toprağa sokulmak, yani mesela 'yani' demek bile nasıl bir şiirsizlik...
Bu yaşıma kadar öğrendiğim en büyük ders hiçbir şeyi zorlamamamız gerektiğidir.. Konuşmalar, arkadaşlıklar, ilişkiler, dikkat, sevgi. Zorunlu olması gereken şeyler için savaşmaya değmez, çünkü gerçekleşmesi gereken her şey olacak, olmayacak şeyler zaten olmayacak.
Sokrates, cezanın kesinleşmesinden sonra, haksız yere mahkûm edildiğine inanmadığını söyler ve konuşmasını şöyle bitirir: “Artık ayrılma vakti geldi çattı, ben ölmeye, sizler de yaşamınızı sürdürmeye gidiyorsunuz. Hangisinin daha iyi olduğunu sadece tanrı bilebilir.”
Tarihlerden bir gün işte. Hava kararmak üzere ve seni özledim. Her zamanki gibi burnumun ucunda kokun, sızlatıyor içimi. Gözlerimin önünde gülüşün, kavuruyor ciğerimi. Özledim seni. Tarif edemiyorum ama çıkmıyorsun aklımdan. Tarihlerden bir gün, yine her gün ki gibi içimdesin. Ama artık sadece içimde olma, yanımda da ol. Özledim.