“Sanki bin katlı bir apartmanın çatısından aşağı bırakmışım kendimi, düşerken pencerelerden insanların hayatlarını izliyormuşum da, senin pencerenden geçerken atladığıma pişman olmuşum.”
Piyano çalmayı çok isterdim,dedi donuk sesiyle. Şimdi piyanoya oturur,kelimelerle ifade etmekte güçlük çektiğim bütün duygularımı,acılarımı tuşlara dökerdim. Bazen şiddetli,bazen yavaş basardım onlara. Kim bilir ne ince ayrıntıları vardır o dokunuşların
“Sen eski bir sevda şiirisin bir koku var sende sıcak yaz akşamlarına mahsus ellerinde mi saçlarında mı gözlerinde mi bilmem bir koku var sende sıcak yaz akşamlarına mahsus
“Ne dualar kurtarır bizi artık,ne de zaman unutabilmek gerek bazen ağlamadan ne yeni bir aşk avutur bizi,ne de geçmişin izi kabullenmek gerek bazen yenilgiyi..”
“İlk acı değilsin,dedim. Son acı da olmayacağım,dedi. Sevmenin ötesini görmek istemiştim,dedim. Oradan geliyorsun,dedi. Sözcüklerden duvar örülmezmiş,dedim. Kurduğun konaklarda insanlar kendini seviyor,dedi. Yalnızlık hiç geçmiyor, dedim. Yazıyorsun ya,dedi.”
“Sen bende neleri öpüyorsun biliyor musun? Herkesin simsiyah kesildiği bir akşam Yıldızlarla yedirenk gökyüzünü öpüyorsun.Sen bende,gözlerinin anne ışığıyla Bir solgunluktan doğan kocaman bir çocuğu öpüyorsun..”
bir de seni unutamadım diyorsun ben bunu hiç denemedim bile, sana yakıştırdığım bütün yağmurların, dediğini yaptım. her sonbahar seni duvarıma astım, adını yazdım düşen yaprakların üzerine seni unutmadım. hiç denemedim bile..
“Kendime yakın gördüğüm şarkılar vardı Tekrar tekrar dinledim. Bazı cümleler vardı tekrar tekrar okudum. Defalarca baktığım fotoğraflar vardı benim. Bilmem kaç bin defa geri sardığım filmler. Anlamadığım için değildi bu tekrarlamalar. Fazla iyi anlatıyorlardı,fazla yakındılar.”