Yalnızdım, artık bu bitsin istiyordum. Kimi görsem yanıma çekmeye benimsemeye çalışıyordum. Ama olmuyordu, her zaman kopuyorduk. Ya ben onlara göre fazla karamsardım ya da onlar fazla samimiyetsiz. Ama yalnızdım. Yalnız ölmek istemiyordum. Yalnız ölmek istemiyorum. İstemiyorum, çünkü bu dünyada tek başına çekilecek acıdan daha fazlası var. Acılara yetemiyorum.
Evet, değiştim. Eskisi gibi iyi biri değilim. Çünkü birşeylere alıştıktan sonra, kaybetmekten yoruldum. Güvenim yok kimseye ve sırlarımıda söyleyemiyorum. Çünkü her sahte gülücüğün arkasında saklanmış bir kalleşlik var ! İnsanlardan uzaklaşmaya çalışıyorum. Çünkü en nihayetinde hepsi bırakıp gidecek, hepsi.Evet, değiştim. Çünkü fark ettim ki, kaideye almam gereken tek kişi kendim olmalıyım, sadece kendim. Ben öyle yapmıyorum işte, herkesi düşünüyorum.Artık benim için kendim varım.
Geceleri düşünmekten uyuyamayanlara kızma sakın. Onlar mutsuz insanlardır. Onlar hayatını düzene sokamamış, kendini hiçbir yere ait hissedemeyen insanlardır. En son ne zaman mutlu olduklarını sorsan hatırlamazlar. Çünkü mutluluk kavramına o derece yabancılaşmışlardır. Ne yaparlarsa yapsınlar mutlu olamazlar. Çünkü zamanında kalpleri kırılmıştır. Ve tamir etmesini bilmiyorlar. Onlar kırık kalple yaşamaya çalışıyorlar. Her gün gördüğün, yanından gülümseyerek geçen insanlar geceleri ağlamaktan kendini kaybediyor bazen. Sahte gülümsemelerle kandırırlar kendilerini. Etrafındaki insanlara iyi olduğunu söyler zaman zaman. Aslında iyi olmadıklarını bal gibi biliyorlar ama gerçeği bir türlü itiraf edemiyorlar. Bazen kendilerini boğulacakmış kadar yalnız hissediyorlar mesela. ”Geçecek bütün bunlar, iyi olacaksın” cümlesine artık inanmıyorlar. Çünkü zamanında bu yalanı çok dinlemişlerdir. Hiçbir şeye inanmıyorlar. Kendilerine bile. Hayata karşı mücadele edemiyorlar artık. Tek yapmak istedikleri şey uyumak ve içlerindeki acının geçmesini beklemek. Geceleri düşünmekten uyuyamayanlara kızma sakın. Onların içi hayal kırıklığıyla doludur. Cam parçacıkları vardır boğazlarında. Her cümle kurduklarında boğazları acır. Bu yüzden fazla konuşmayı sevmezler. Yalnızlığını kitaplara ve şarkılara sığdırarak yaşamlarını sürdürürler. Kitaplar ve şarkılar onların en iyi dostlarıdır aynı zamanda. Çünkü kitaplar ve şarkılar onları yargılamaz, oldukları gibi kabul ederler. Böyle zamanlarda daha huzurlu hissederler kendilerini. Geceleri düşünmekten uyuyamayanlara kızma sakın. Onlar çok fazla arkadaş kaybetmiştir. Keşkeler diline dolanmıştır. Pişmanlıklarını sırtlarında taşır. Nereye giderse gitsin yanlarında götürür onları. Güven denen şeyden yoksundurlar. Ne kendilerine ne de başkalarına güvenebiliyorlar. Çünkü ne zaman birilerine güvenseler hüsrana uğrarlar. Bu yüzden güven kelimesini hayatlarından çıkarmışlardır. İçlerinde öldürdükleri insan sayısı her geçen gün artar mesela. Her gece mutlu hayaller kurmaya çalışırlar. Çoğu zaman rüyalarında mutludurlar. Bu yüzden uyumayı severler. Rüyalar onlara istedikleri hayatı sunar çünkü. Geceleri düşünmekten uyuyamayanlara kızma sakın. Onlar içine düştükleri düşünce denizinden kurtulmaya çalışıyorlar sadece.
Çünkü sikimsonik hayatta hep bir arayış içerisindesindir. Mutluluğu ararsın, gerçek aşkını ararsın. Ama hayat sen arıyorsun diye seni beklemez ki. Akıp gider zaman. Ve sen sürekli hayatı yaşamayı kaçırırsın. Sana bir şey diyeyim mi? Bence arama. Evet bu kadar basit aslında. Hatta bekleme de. Sen bunlara kafa yordukça hep bir şeyleri kaçırırsın. Ne bileyim giden zaman olur, dostlar olur, ailen olur. Bir bakmışsın, yalnızsındır. Sadece yaşa. Hayat felsefen bu olsun. Çünkü hayat beklediğini de istediğini de vermez. Elindekilerle mutlu ol yoksa mutsuzluğunla heba olursun. Hayat bu! Ummadığın anda belki mutluluğunu katlayacak bir şey verir sana. Anı yaşa.
İnsanların size sigara muamelesi yapmasına izin vermeyin, sizi sadece sıkıldıklarında kullanırlar ve bittiklerinde üstünüze basarlar. Uyuşturucu gibi olun, bırakın sizin için ölsünler.
Sonra dayanamıyorsun. Her şeyi içine atmaktan yavaş yavaş tükendiğini hissediyorsun. Seni çok iyi anlıyorum diyen herkesin, seni anlamadığını görüyorsun. En yakınından uzaklaşıyorsun. Yapabildiğin en iyi şeyin, yazmak olduğunu görüyorsun. Yazıyorsun. Herkesten saklasan da, gizlesen de tükeniyorsun. Hani o dışarıya verdiğin mutluyum imajı var ya, içini yiyip bitiriyor. Biri gelse ve gerçekten de tam anlamıyla yanında olsa, düzeliceksin gibi geliyor. Ama o kadar çok yenilgiye uğradın ki sevmede, değer vermede, bir yanın hep kimseye güvenme diyor. O yanına yenilmeye başladığın zaman, asıl acıları tatmaya da başlıyorsun. İşte o anlar kalbinin, aklını yendiği anlar oluyor. Ve benim kalbim akılımı hep yeniyor. Değer vermekte bir sorun yokta, aynı önemi, ilgiyi, sevgiyi, değeri göremeyince başlıyor asıl sorun. Asıl sorunlar, asıl canını yakanlar oluyor. Birde yitirdiklerin var, dönülmez yolda bıraktıkların, geri dönmeyeceğini ezberlediklerin. Hani her şeyde derler ya ”hayat devam ediyor” aynen öyle. Ne giden geri geliyor, ne kalanlar değerini biliyor, ne yerin, nede kıymetin değişiyor. Sen sadece günden güne eriyorsun, tükeniyorsun, hissizleşiyosun. Ama gerçekten de bir gün aklım bu savaştan üstün çıkarsa, o zaman tam anlamıyla sevdiğim insanlar, tam anlamıyla soğukluğu tadacaklar.
Biliyorum insanları sevmiyorsun, ben de öyle. Hepten kaybetmeye az kaldı güven denen duyguyu. İnsanlar garip, insanlar evet, insanlar neden bazen insanlar? Hemde beraber yaşanacak onca şey varken.
Hep yorgunuz,hep meşgul,hep yetişilmesi gereken yerler yapılması gereken işler omuzlarımıza ağır gelen yüklerimiz var. İnsan olduğumuzu unutuyoruz bu heplerin arasında. Oysa gecenin bir yarısı sek sek oynamak ne geciktirir bizi yetişmemiz gereken yerlere ne de yüktür omuzlarımıza. Sadece unutmuşuzdur. Unutmuşuzdur çocuk olduğumuzu…
Hiç kendinden nefret ettiğin oldu mu ? Kendin gibi herkesten ? Hiç dışarıya çıkmak istemediğin oldu mu ? Sanki dışarı çıktığında herkesin sana nefretle baktığını hissettiğin oldu mu ? Peki hiç sevilmediğini hissettiğin oldu mu ? Benim oldu.
Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Sonra da deli gibi ağlamak istiyorum. Ağlamaktan yorulup üstüne uyumak ve 2 gün uyanmamak istiyorum. Ruh halim tam olarak bu.
Eleştirilerimde hep dürüst olduğum için , hoşuma gitmeyene gidiyor demeyip sevmediğim insana seviyorum ayağı yapmadığım için , dobra bir kişiliğim olduğu için sevilmiyorum.Umrumda da değil açıkçası.Kimseye duymak istediklerini söyleyemem , gerçekten olanları söylerim.
-İnsanlar sevmediğim davranışları yapmak zorunda mı? +Evet öyle.Çünkü insanlar karşındakinin kırılabileceğini neler hissettiğini şunu söylersem ne tepki vericek diye düşünmüyor.Karşısındakinin duygularını görmüyor hislerini bilmeden davranıyor.Onları söylerken ne durumda diye hiç düşünmüyor.Çünkü insanlar bencil nankörün teki evet evet böyle bi dünyadayız bazıları var ama onlardan farklı böyle düşünceli insanlar var bi kaç tane evet onların nesli tükenmesin.Ve şu bencil insanları da umursama onlar kendi denizinde boğulsunlar.
Nutella modası varken en sevdiğin şey nutellaydı. Nutella modası bitip çiğ köfte modası başlayınca en sevdiğin şey çiğ köfte oldu. İsmini bile duymamışken bir anda Vans için ölüp bitmeye başladın. Başka kimse kalmamış gibi, sırf ismi çok geçiyor ve gif’i çok yapılıyor diye Lana Del Rey en sevdiğin şarkıcı oldu. Tumblr’da ve Facebook’ta en çok ismi geçen dizilerin 1 numaralı fanatiği oldun. Milyonlarca kitap arasından nedense sosyal medyada ismi en çok geçen yazarın en meşhur kitabı en sevdiğin kitap olmaya başladı. En son Cin Ali okumuşken, bir anda yağmur yağarken kahve eşliğinde kitap okur oldun. Ülke, Vatan gibi kavramlar umrunda bile değilken en büyük Vatansever sen oldun. Facebook’ta düne kadar ördek gibi poz verdiğin fotoğraflar ile yarım kilo makyajla ‘Ev hali’ diye etiketlendiğin fotoğraf paylaşılırken şimdi bunu yapanlarla dalga geçer oldun. Özür dilerim ama özel biri falan değilsin, sadece koyun sürüsünün bir parçasısın.Ve Son Birşey Sadece;
Hayallerinin peşinden git. Yüreğinin sesini dinle. Başkaları ne söylerse söylesin,yalnız bi kere yaşayacağını ve hayallerinin,ister büyük ister küçük olsunlar,seni eşsiz ve harika yazgıya götüren en büyük hazine olduğunu hiç bi zaman unutma. Korkularının,hayallerinin önünde durmasına izin verme.
Ben kim olduğumu çok iyi biliyorum. Öncelikle ben bir insanım ve tek bir hayatım var. Bu düşünce bir şeyler yapabilmem için bana özgüven sağlıyor. Bu sayede ne olursam olayım, nasıl olursam olayım kafama takmadan özellikle başka insanların ne düşündüklerini kafama takmadan bir şeyler yapabiliyorum.
Katlanamam dediğin şeylere katlanıyorsun.. İnsanları ve söylediklerini o kadar çok umursamıyorsun ki bir süre sonra.. Tepki bile vermiyorsun.. Kimseye bel bağlamamayı öğreniyorsun.. Birileri ölse bile bir şey hissetmeyeceğini düşünüyorsun.. O çok sevdiğin, çok bağlandığın insanı birileri sahiplense de ağlamıyorsun, gitse de ağlamıyorsun.. Değer verdiğin şeyleri kaybedince içinden hiçbir şey kopmuyor mesela.. En kötüsü de bir şeylerden, birilerinden nefret bile edemiyorsun.. Boş gözlerle olan biteni izleyip arkanı dönüp gitmeyi öğreniyorsun.. Tuhaf.
Dışarısı bazen en kötü yermiş gibi görünür ama adımını oraya atmadan bilemezsin pencereyi açtığında gördüğün bir ön yargıdır,bilemezsin İnsanlarda böyledir tanımadan nasıl biri olduğunu bilemezsin, Bence şu ön yargılarınızdan kurtulun.
Sadece insanları anlamaya çalış... En olmadık şeylere dahi gülebiliyorsa,Yalnızdır... Çok fazla uyuyorsa,Üzgündür... Az ama hızlı konuşuyorsa,Güvenilirdir... Ağlayamıyorsa,Güçsüzdür... Bir insan en ufak tefek şeylere dahi ağlayabiliyorsa,Ya çok yumuşak bir kalbe sahiptir,Yada masum olmasına rağmen suçlanıyordur... Olur olmadık şeylere sinirleniyorsa,Sevgiye ihtiyacı vardır...