Nina ve Emma'dan da vardı. Ama Selena'nın bu sözü hayatımı değiştirdiğinden, bunu seçiyorum. -"Nereye gidersen git yanlış şeyler duyarsın. Sadece öğrenmelisin ki eğer ben ağzımdan söylemezsem, kamerada doğru değildir." -Selena Gomez
Bu çok garip bir duygu aslında. O kadar mutluyum ki. Dert edeceğin ödevler yok, mis gibi bir hava var. Deniz, havuz, geç uyumalar, istediğin saate kadar kitap okumalar, dizi izlemeler. Ay amk hayal gibi bu ne böyle. Mükemmel bir şey.
Herhangi bir yere gideceksin ve bu yere giderken karşına bir yol ayrımı çıkıyor. Yolun sağ tarafı eğlenceli ama aşırı uzun ve çok çok geç kalmana neden olabilir. Sol tarafı durgun ve sessiz ama en kısa yol da burası ve burdan gidersen kaçırma ihtimalin yok. Hangisini seçersin?
Vaaay, soruya baaak :d Şimdi, eğlenceli derken ne kastettiğine bağlı ama uzun ve eğlenceliyi seçerdim sanırım. Eğer çok çok çok önemliyse gideceğim yer, kestirmeyi seçerdim.
Bu mükemmellikle tanışmak, asilliğe bakar mısınıız? -İki yıl önce Nina'nın annesinin İzmir'e Efes'i gezmek için geldiğini hatırlıyorum. Twitter'ına "Huge thanks to all! Celebrating in Izmir, Turkey. Spent an unforgettable day in magnificent Ephesus!" yazmıştı. Hatta bir sonraki gün Çeşme'ye gelmişti. Allah'ım İzmir'de yaşadığım için çok şanslıyım, gelen annesi olsa bile o kadar çok sevinmiştim ki.
Valla mı? Çok sağool. -Seviyorum seni, seni sevdiğim kadar. En çok sevdiğim şeyi oraya "...kadar" diye koymak isterdim ama, en çok sevdiğim şey sensin Dobrev.
Hayatımda hiç ölmeyi istemedim. Bilmiyorum, belki de beni hiçbir zaman bırakmayan mükemmel ötesi idollerim sayesindedir. Dobrev ve Gomez'e borçlandım, şşhhh.
Ayh şimdi duur. Pretty Little Liars, The Walking Dead, The Vampire Diaries, Teen Wolf, The Orginals ve The Carrie Diaries'ı bitirdiim. Ama sanırım en sevdiğim The Walking Dead, evet. Ama Pretty Little Liars'ın yeri ayrı, çünkü ilk başladığım diziydi ve Troian oynuyor. Onun dışında The Vampire Diaries'te de Nina oynadığı için elbette onun yeri de ayrı ama ben The Walking Dead diyorum :d
Herkes Martina'ya laf atıp duruyor. Zil Çalınca filmine de laf atmıştınız. Neymiş eski Disney'i özlemişsiniz. Ben de özledim. Ama sizce size Violetta rolü veya Zil Çalınca'dan bir rol gelse kabul etmez miydiniz? Ederdiniz tabii ki. Gidin Disney'e laf atın eski programları özledik diye. Oyunculara değil. Violetta dizisi ne kadar kötü örnek olsa da rolü kabul ederdiniz. Burada yanlış Disney'de. Ben Violetta dizisinin Nickelodeon'a daha çok yakışacağını düşünüyorum açıkçası. Disney'in kitlesi daha çok küçük yaşlara hitap ediyor. Ha, bir de Martina'nın sesine laf edenler var. Bence güçlü bir sesi var. Şimdi bunu söylediğim için çok eleştiri alacağım ama Let it Go'yu onun sesinden dinliyorum çünkü bence Demi'den daha iyi okumuş. Tabii ki Demi'nin sesi daha güçlü ama Martina şarkıyı okurken anlam katmış bence. Mesela şarkıdaki bir duyguyu sesinde hissedebiliyorum, ki bu yetenek gerektirir. Son olarak dizide belki biraz çirkin ama bence doğal haliyle gayet hoş. Tinista falan değilim ama bir insanı Tinista'lığıyla yargılayamazsınız. Kıza yeteneksiz de diyemezsiniz. Şaçmalayıp Martina'yı Lady Gaga ile kıyaslarsanız tabii yeteneksiz kalır. Mesela Selena ile kıyaslayın. Çok koyu bir Selenator'um, ama sesi Selena'dan daha iyi. Selena'nın sesi bazı şarkılarda yetersiz kalıyor. Ama oyunculuk bakımından elbette Selena derim.